Sayfalar

1 Mart 2012 Perşembe

Işıktan Tayflar




Hayallerim vardı, henüz hiç bir şekle bürünmemiş, cisimleşmemiş hayallerim. Siyah karanlığa, beyaz boyalı fırçalarla çizilmişti, beyaz buluttan fırçalarla çizilen hayallerim... Karanlık çok fazlaydı ve göz gözü görmüyordu, var olan her şey donuktu, renk yoktu, ahenk yoktu.

Kalbimin odak noktasında seni gördüm bir gün. Işıktan bir taç vardı saçlarında, gökkuşağını tutmuştun ellerinle. Işıktan siluetine yaklaştım sonra, cezbetmişti kendine. Ben yaklaştıkça sana, aydınlanmaya başlamıştı hayallerim. Ben yaklaştıkça yamaçlarına, renk tayfların sarmaya başlamıştı düşlerimi. Renklendikçe dünyam, koşmaya başlamıştım mis kokan renk yumağı kıyılarına, karanlık fırtınalı denizlerimden.

Bir rüyada olduğumu sandım birden. Hiçbir şey bu kadar aydınlatmamıştı, renklendirmemişti hayal dünyamı. Sadece rüyamda görebilirdim bunları, uyandığımda hiçbir şey hatırlamayacağım bir rüyada, asla uyanmak istemediğim bir rüyada.

Sana en yakın olduğum anda arkanı döndün bana, çekip gitmek istercesine. Işıktan tacını göremeyince yıkılmaya başladı parlak hülyalarım.

Yıkma hayallerimi! Renkli boyalarla boya onları, gökkuşağını resmet üzerlerine, güzel kokularından serp her yerine sonra. Rüyadayken düşen insanlar aniden uyanırlar ya hani, düşecek de uyanacak gibi olursam, izin verme düşmeme, sıkıca tut elimden, kalayım rengârenk güzel kokulu rüyalarda seninle. Beni bu ıssız, bu karanlık, bu fırtınalı denizlerde terk etme!


Hiç yorum yok: