Sayfalar

1 Kasım 2011 Salı

Yelkenli


      "Seni olduğum gibi seviyorum" dedi kız.
      Afalladım bir an. Beni olduğum gibi kabullenmiyor muydu, yoksa egoizmin zirvelerinde mi geziniyordu o güzel kızıl saçlarını bulutlara kadar savurarak?
      Karakter tahlillerini dinlemekle geçiriyordu zaten günlerim hep onun yanında. Serin esen Güzelyalı rüzgarında, soğumasın diye  aceleyle tüketmeye çalıştığım  kahvem mi yakmıştı içimi yoksa benim  için yaptığı bu son tahlilin soğukluğundan mı yanmıştı içim.
      "Her şeye bu kadar alınman çok düşünmenden kaynaklanıyor" deyiverdi, "Çok düşünürsen çok acı çekersin" diyerek tamamladı cümlesini.
      Çok mu düşünüyorum gerçekten diye düşünmeye başladım, ne düşünüyordum ki bu kadar? Sadece düşlüyordum bazı şeyleri. Düşlerimin etrafında yol alıyordum ufak yelkenlimi düşünce rüzgarıyla hareketlendirirken.
      "Her şeye rağmen, sende olan tüm eksikliklere rağmen, görmek istediğim gibi seviyorum seni" dedi içi boş gelen düşünce balonlarıyla hücum ederek düşlerime.
      Altında telvelerden bir çiçek oluşmuştu beyaz fincanın. Son kez yanına bir çiçek bırakıyor gibi bıraktım fincanı kızın yanına. Kahve koyusu gözlerinden son bir yudum aldıktan sonra:
      "Oysa ben, sende olmayan şeylerle sevmiştim seni,  olmadığın gibi sevmiştim, üzgünüm" dedim ve ayrıldım kızıl renge boyanmış bulutların arasından. Yelkenlime daha fazla rüzgar doldurdum ve uzaklaştım sessizce.

1 yorum:

amethyst dedi ki...

zamanında tanıdığım biri '' insan tanıdıkça sever demişti,gülüyorum.tanımak sevgisizliğin ilk aşamasıyken herkesi bir parça kendinden görmenin kime zararı dokunabilir..benzerlikleri farklılıklara tercih ederken nasıl ki eminse kendinden düşünceler,öyle emindim seni olduğum gibi sevdiğimden.şüphesiz ve kaygısız bakıyordun aynaya.. dokunmadın..farketmezdi yaklaştığında belki daha büyürdün onunla belki ufak can kırıkları.